Obje Tasarımı: Kullanıcıyla Duygusal Bağ Kurmak

Etrafınızda gördüğünüz her obje, bilinçli bir tasarım sürecinin sonucunda oluşmuştur. Bu yüzden etkileşime girildiğinde sorunsuz bir deneyim yaşatan ürünlere kıyasla problemlerle karşılaşılan ürünleri, iyi tasarlanmış veya tasarım sürecinde iyi kurgulanmamış olarak değerlendirmek mümkündür. Tasarım süreci, kullanıcının bağ kurduğu, hayatında anlamlı bir görevi yerine getiren ve marka sadakati geliştirmesinde etkili olabilen sayısız objenin kaynağıdır. Tasarım özünde bir problem çözme yöntemi olarak değerlendirilirse, iyi bir obje tasarımı yapmak için belirli bir görevi yerine getirmek tek başına yeterli midir?

İnsan odaklı tasarım anlayışı çerçevesinde geliştirilen nesneler arzu edildiği, bir fayda sağladığı ve kullanışlı olduğu takdirde tüm işlevsel gereklilikleri sağlar ve bağlı olduğu kuruluşa değer üretir. Bu noktada tasarımın duygusal boyutu değer bağlamında tasarım sürecinin kalbindedir. Fonksiyonel ürünleri unutulmaz ve kalıcı deneyimlere dönüştürmek, farklı bilişsel ve duygusal işleme seviyeleriyle etkileşim içine girmekle mümkündür.

Obje Tasarımı ve Kullanıcı Deneyimi

Duygusal Bağ Nedir?

Kullanıcıyla duygusal bağ kurabilen bir tasarım, objeye yüklenen anlamdan geçer. Kullanıcının bir ürünle bağ kurmasının arkasında da çoğu zaman kimliksel bir varoluş kaygısı vardır. İnsanlar çoğu zaman bir fikrin veya bir şeyin parçası olma arzusuyla satın alma işlemini gerçekleştirirler. Kimliklerini temsil eden belirli değerlerle uyumlu objeler uzun vadede duygusal etkileşim kurma konusunda hep birkaç adım öndedir.

Duygusal Tasarımın Farklı Düzeyleri

Duygunun tasarımdaki kilit rolünü savunan Don Norman, Emotional Design adlı kitabında tasarımın üç farklı düzeyini açıklar. Bunlardan biri kullanıcının ürünü algılayış şekli ve kullanıcıya hissettirdikleri açısından bıraktığı ilk izlenimdir. Diğeri, ürünle etkileşim esnasında gerçekleşen kullanıcının öznel deneyimini kapsar. Sonuncusu ise, kullanıcının davranışsal yansımalarını inceler. Tüm bu farklı tasarımsal düzeyler göz önüne alındığı takdirde duygusal tasarıma geniş kapsamlı bir yaklaşım sağlanmış olur.

Kullanıcıya Ait Olmak

Duygusal anlamda yüklü anlar ve koşullarla özdeşleşen objeler ürünün temel fonksiyonel değerinin çok daha ötesine erişebilir. Okula yeni başlayan çocukların adaptasyon sürecini kolaylaştıran Arman Tasarım’ın E-Bot Silgili Kalemtıraş projesi tam da bu yaklaşımın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Çocukların oyunla olan olumlu hissiyatından faydalanarak objenin işlevsel yönlerini bir adım ileriye taşımayı başarmıştır. Ürün bu duygusal yönüyle okula adaptasyon sürecinde kolaylaştırıcı rol oynayarak ilk işlevinin ötesinde, kullanıcının yaşamına olumlu bir etkiyle dokunur.

Belirli bir objenin kullanıcıyla bağ kurabildiğinin en önemli göstergesi sahiplik hissiyatını yaratmasıdır. Eğer kullanıcı objenin sunduğu deneyimi kişiselleştirebiliyor ve kendi hayatlarının bir parçası olarak kabul edebiliyorsa çok daha değerli hale gelir. Estetik açıdan hoş deneyimler fonksiyonel özelliklerin etkilerini arttıracak ve güçlü bir kullanıcı etkileşimini mümkün kılacaktır. İşte bu şekilde obje tasarımı bir konsept veya çizimin ötesine geçer ve bir kişiye ait olur. Objeyi kullanmaktan gurur duyan ve yansıttıkları kişilikle kendilerini eşleştiren kullanıcılar, kendi deneyimlerini ürün aracılığıyla başkalarıyla paylaşmaya başlarlar.

Obje Tasarımı Konusunda Kullanıcıyla Duygusal Bağ Kurmak

Arman Tasarım olarak, arzu edilen deneyimler geliştirerek olumlu duygusal tepkiler yaratmaya ve değer üretmeye büyük önem veriyoruz. Kullanıcı odaklı tasarım anlayışıyla gündelik hayat içerisinde dokunulan her nesnenin arkasında detaylı tasarım süreçlerinin bilincinde olarak insanların hayatlarına dokunmayı sürdürüyoruz.

Yarının ürünlerini,
sizin için
tasarlıyoruz!

Haber bültenimize kaydolun

Arman Tasarım’ın dünyasından yeni ve ilham verici içerik için kaydolun.